Video Oyunlarından Neden Zevk Almıyorsun

Video oyunlarının miladı 1950’li yıllara dayansa da son 30 yılda asıl değerine ulaşmış, önemini gün geçtikçe arttırmaktadır. Ülkemizde de 2000’li yılların başlamasıyla video oyunlar günümüze girmiş, popülaritesini arttırmaya devam etmiştir. Hatta oyun pazarında ciddi bir pay edinen Türkiye, bunu genç […]

Eyl 30, 2023 - 06:58
Kas 25, 2024 - 15:35
 0  2
Video Oyunlarından Neden Zevk Almıyorsun

Video oyunlarının miladı 1950’li yıllara dayansa da son 30 yılda asıl değerine ulaşmış, önemini gün geçtikçe arttırmaktadır.

Ülkemizde de 2000’li yılların başlamasıyla video oyunlar günümüze girmiş, popülaritesini arttırmaya devam etmiştir. Hatta oyun pazarında ciddi bir pay edinen Türkiye, bunu genç nüfusuna borçludur. Bu nedenle Türkiye pazarında yer edinebilmek için finansal yönlerden fedakârlık yapan firmaların sayısı da bir hayli fazladır.

Küresel medyada son zamanlarda oldukça popüler hâle gelen söylem olan ve “oyunlardan eski zevki alamıyorum”, “Yeni sistem topladım ancak oyun oynayasım gelmiyor.”, “´Falanca ünlü oyun şirketi` eskisi gibi güzel oyun yapmıyor, yapamıyor.”, “Eskisi gibi oyunlar zevkli değil.” gibi varyantları bulunan bu cümleyi eminim ki hepimiz görmüş, çoğumuz bizzat söylemiştir. İşte bunun nedenini kendi düşüncelerimle sentezleyerek size anlatmaya çalışacağım.

21 yaşında birey olarak, bu sözleri kendim de söyledim ve bu tür söylemleri çok gördüm. Hâlâ ara sıra söylerim ancak eskisi kadar söylemiyorum çünkü sadece olanların farkına vardım diyebilirim. Size de bu farkındalığı vermek istiyorum. Çünkü bu farkındalıkla aslında ne olduğunu çözeceksiniz ve bence bir nebze olsun oyun zevkiniz artacaktır.

Elisabeth Kübler-Roth’un Ölmek ve Ölüm Üzerine kitabında geçen “üzüntünün 5 aşaması” fikrine ben de katılıyorum. İşte bu metinde, ben sizi Üzüntünün 5. Aşaması’na aktarmasız götüreceğim.

5. Aşama: Kabullenme

Kabullenme: bir durumu olduğu gibi kabul ederek, nasıl eskiye gideceğinizi değil nasıl onunla beraber yaşayıp hayattan zevk alacağınızı anlamak, geleceğe yeniden dönük olmaktır.

Çoğumuz oyun oynamaya minik yaşlardan başlayıp, ileriki yaşlarında da hayatında önemli bir hobi aracı olarak bulundurmaya devam ediyor. Ben şahsen 5. yaşımdan beri video oyunlarıyla içli dışlı olarak büyüdüm. Hayatımın önemli bir parçasını oluşturuyor ve çok güzel anılarım bu hobim sayesinde birikmiş, birikmeye de devam etmektedir.

Hâl böyle olunca yıllarca oyun oynamanın, kişisel olarak gelişmenin ya da büyümenin etkisiyle belli bir yere kadar güzel giden bu hobimiz, sonrasında bize tat vermemeye daha doğrusu verememeye başlıyor.

Bu konu üzerine ağırlıklı olarak iki önesürümüm var.

1-    Hedonik Adaptasyon

Hedonik adaptasyon, bireyde gözlemlenen pozitif ya da negatif manada büyük olayların yaşanmamasına rağmen mutluluk seviyesinde stabil seviyeye düşüşe yatkınlık olarak tanımlanır.

Örnek üzerinden anlatacak olursak eğer;

Serbest çalışan birisi olduğunuzu düşünün. Verdiğiniz iş ilanına bir müşteri ilk defa yanıt veriyor. Bu sayede kariyerinizde ilk defa bir müşteri elde etmiş oluyorsunuz. Mutluluğunuz tahmin edilemez derecede çoktur. Buna finansal nedenlerde dahil. Çünkü işinizden para kazanmaya başlamış olacaksınız ve bu sizi kendi yaşamınızı idame ettirebileceğinize olan inancınızı arttıracak bir olay. Sonrasında başka bir müşteri daha geliyor, sizi mutlu etmeye de böylece devam etmiş oluyor. Sonra bir tane daha derken artık sayısını bile tutmuyorsunuz müşterinin. O denli çok müşteri gelmiş oluyor. Finansal ihtiyaçlarınızı giderecek hatta sizi refaha kavuşturan derecede başarılı bir kariyeriniz var. İşte bu noktada, hatta bu noktadan daha önce ancak nihai nokta budur, yeni bir müşteri geldiğinde sizde uyandıran mutluluk ya da heyecan ya da istek ilkine göre çok daha azdır ya da yoktur bile. Hedonik adaptasyon dediğimiz şey bu oluyor işte.

Oynadığınız oyunlarda da aynı böyle oluyor, Çoklu oyuncu üzerine yapılmış bir FPS türevi oyun oynadığınızı düşünün. On binlerce saatinizi oyuna yatırmış, oyundaki her pixeli öğrenmiş, oyunda master yapmışsınız. Bir süre sonra elde edebileceğiniz seviyelere erişmiş, seviyelerinizdekilere göre çok daha iyi oynar olmuşsunuz. Bir süre sonra bu durum sizi sıkacak, sizde mutluluk belirtisi bile göstermeyecektir. Çünkü mutluluğunuz stabil seviyede seyrediyor olacaktır.

Başka bir örnek daha vereyim; favori müziğinizi artık hiç dinlemediğinizi fark ettiğiniz o anı düşünün. Milyonlarca kez dinlediğiniz o müzik, size ilk keşfettiğinizdeki kadar zevk vermiyor. Hatta öyle ki artık hiç dinlemiyorsunuz, çalma listenizde denk geldiğinde kimi zaman sonraki müziğe geçiyorsunuz. İşte bu hedonik adaptasyon yüzünden oluyor.

Sürekli yeni bir şey arama isteğine ama farkında olarak ama farkında olmayarak böyle böyle giriyorsunuz zaten. Bir anda o oyunu bırakıp buna geçiyorsunuz, hâlihazırda kafada bitirdiğiniz oyunda farklı modlar deniyorsunuz, oynama tarzınızı değiştiriyorsunuz. Kısacası değişikliğe gidiyorsunuz. Değişiklik olmadan sürdürdüğünüz o tarz bir süre sonra sizde bir hissiyat yaratamıyor. İşte bu ´yaratılamayan hissiyat` sizi, zamanında yaratılmış hissiyata dönmeye çalışmaya itiyor. O günlerde hissettiklerinizi o kadar çok arıyorsunuz ki en sonunda eski oyunlara dönmeye bile başlıyorsunuz ya da zamanında beraber oynadığınız insanlarla yeniden oynamaya çalışıyorsunuz.

Ancak bunların bir işe yaraması gerçekten zor. Eskiden beraber oynadığınız insanlar yıllar içerisinde değişiyor, farklı noktalara yöneliyor. Onlarla eskisi gibi vakit geçiremiyorsunuz. Çünkü sizi mutlu eden ilişki artık başka bir ilişki. O zaman düşündükleriniz şimdi başka bir düşünceye evrildi. O zaman sorumluluklarınız farklıydı, şimdi çok daha fazla ve daha ciddi.

Eskisi gibi olmuyor çünkü eski, eskide kalmıştır. Geçmişinizin geleceğinize ışık tutması gerekirken, geçmişe göre gelecek olan zamanda yani şimdiden geçmişe ışık tutarak mutluluğunuzu arıyorsunuz.Ancak aradığınız dopamin baloncukları şimdide ile geleceğinizde.

Tabii bu durumdan kurtulmanın yolu mevcut ve yol gerçekten işe yarayan bir yöntem.

Bunu yapabilmek için değişikliğe gitmeniz gerekiyor ki zaten çoğunuz bunu farkında olmadan yapıyordur. Ancak yaptığınız değişim kökten değişim olmak zorunda değil. Artık o sırada n’apıyorsanız onu farklı şekilde yapmaya çalışın. Yeni hedefler belirleyin, yeni kazanımlar elde etmeye çalışın. Elinizde olanın üstüne koymaya çalışın.

Değişimden ziyade uzaklaşma da oldukça işe yarayan bir kavram. 2008’den beri Counter-Strike oynarım, aklınıza gelen CS sürümünü oynamışımdır. 2013’te CS:GO’ya başladım uzun yıllar oynadım hatta uzun yıllar rekabetçi düzeyde oynamaya çalıştım. 2018’e gelindiğindeyse oyunu oynamayı oldukça azalttım. Rainbow Six: Siege’e geçtim. Rekabetçi düzeyde oynayamasam da try-hard olarak birkaç yıl oynadım. Sonrasındaysa video oyunlarından uzaklaştım oynayamadım. Şimdi yıl 2023 ve Counter-Strike oynamaktan hiç olmadığı kadar zevk alıyorum. Tabii düzenli olarak oynayamıyorum. Düzenli oynayamamamın etkisinin çok fazla olduğunu da belirtmek lazım. 

2-    Büyümeniz

Sizinle zaman yolculuğu yapalım ve zaten dönmek istediğiniz, dönmeye çalıştığınız o güzel günlere gidelim sonrasında da geri günümüze doğru gelelim. İzleyici konumunda tabii, üçüncü bir bakış açısından. Zira bizzat o günlerde artık olamazsınız.

14. yaşınızdasınız, bilgisayarınız ya da konsolunuz var. Yeni arkadaşlıkların kapılarını aralamışsınız, belki de şu an en iyi arkadaşınız olan insanlarla tanışmış, oyun oynamanın zevkini daha doğrusu “o oyunu” ilk defa oynamanın tadını tümüyle çıkarıyorsunuz. Hiçbir sorumluluğunuz şimdi olduğu kadar yok. Yemek yapma, ev temizleme, akademik hayatınız, iş hayatınız, ilişki hayatınız, yaşınızın size yüklediği kendi kendini idame ettirme sorumluluğunuz yani para kazanma derdiniz, geleceğinizi derinlemesine düşünme gibi bir sorumluluğunuz yok. O günlerde birkaç dersi geçmek dışında gerçekten düşündüğünüz ve dert yandığınız şeyin sayısı çok az. Vaktiniz hiç olmadığı kadar çok, gündem sizi o kadar etkilemiyor ve siz bu güzelliğin içerisinde kafanız rahat bir biçimde hobiniz ile uğraşıyorsunuz. Arkadaşlarınız da keza öyle. Onlar da aynı sizin gibi. Dert paylaşmıyorlar, sizi üzmüyorlar çünkü zaten onların da derdi gerçekten yok. Sizi üzdükleri tek nokta o atamadıkları önemli clutch, alamadığı o impact kill.

15. yaşınıza bastığınızda beraber gelişim sağlamış, metaya ayak uydurmuş önünüzde gerçekleştirebileceğiniz çok hedef duruyor. Arkadaşlarınızı daha iyi tanımanın mutluluğu, ilişkilerinizin kuvvetlenişi, oyunda çok daha iyi olmanızın getirdiği mutluluk… Kısacası hâlâ aynı sorumluluk seviyesinde ama daha iyi durumda hayatınıza devam ediyorsunuz. 16. yaş, 17. yaş derken bir dönüm noktasına giriyorsunuz: Üniversite Sınavı.

Artık daha az vakit harcamaya çalışıyorsunuz. Vaktinizi hobiniz ile uğraşırken harcadığınızda kötü hissetmeye hatta belki de vicdan azabı çekmeye başlıyorsunuz. Mutluluğunuza ilk darbe geliyor. Aynı şekilde edindiğiniz arkadaşlıklardaki insanlara da böyle sorumluluklar geliveriyor bir anda. Onlarla da daha az görüşüyorsunuz, görüşmeniz azaldıkça arkadaşlık ilişkinizde düşüşler yaşanıyor, yeniden beraber hobinizi yaptığınızda belki de eski tadı alamıyorsunuz. En azından o yıl hayâl ettiğiniz üniversite için çalışmayı bıraktığınız bir yıl oluyor diyelim, yine de o zevkle oyun oynayamıyorsunuz. Çünkü o sorumluluğunuza ayırmanız gereken her zaman size negatif hissiyatlar olarak geri dönüyor. Buna bir çare yok yani. Oluveriyor.

Üniversitenizi kazanıyorsunuz, artık akademik stres ekleniyor hayatınıza. Belki de gideceğiniz üniversite başka bir şehirde. Oraya taşınmanız gerekiyor. Belki durumunuz yetmiyor yurtlarda kalmak zorunda kalıyorsunuz, yurtta ne denli oyun oynayabilirsiniz ki? Ya da daha iyi senaryodan ilerleyelim; eve çıkabiliyorsunuz ekipmanlarınızı da yanınıza almış bir şekilde hayatınıza devam ediyorsunuz. Ancak sizin kadar şanslı olmayan arkadaşlarınız bunu yapamıyor. Onlarsız hobinizi yapmaya çalışıyorsunuz fakat o oyun zaten onlarla olduğu için güzeldi. Artık eskisi kadar güzel gelmeyecek. Yeni arkadaşlar ediniyorsunuz ama eskisi gibi olmuyor çünkü büyümüşsünüz birtakım filtreleriniz var, yeni arkadaşlarınızın da bir takım filtresi var ve küçüklükteki gibi kolay arkadaşlık kurulmuyor. Kafanız sarmıyor ya da enerjiniz uyuşmuyor ya da uzun süreye ihtiyacınız var ki o eski arkadaşlarınızla oluşan gırgır-şamata olabilsin ve mutlu olabilin.

Öyle ya da böyle yıllar geçiyor artık günümüze geliyoruz. Artık işiniz var, ödenmesi gereken faturalar, kiralar, taksitler, yetiştirilmesi gereken raporlar, yapılması gereken temizlikler, yemekler var. İşte bütün bunları yaptıktan sonra kalan minicik vaktinizde favori oyununuzun en son sürümünü oynuyorsunuz. Oynarken tüm bunlar ya aklınızın derinliklerinde yani bilinç altınızda ya da bizzat bilincinizde oluyor.

Sonrasında yine geçmişe dönüp baktığınızda o tüm dertsiz, tasasız zamanınızda oynadığınız oyunlar, yaşadığınız anılar, kurduğunuz arkadaşlıklar geliyor. Sonrasında iç çekip “ah eskiden ne güzel oyun oynayıp keyif alıyordum.” diyorsunuz. Tanıdık geldi di’ mi?

Bütün bu büyüme zırvalığı yetmiyor gibi üstüne hedonik adaptasyon ile favori oyununuz sizi yeniliklerle beslemeyi başaramıyor.

O favori oyununuz ya da favori oyun türünüz artık size aynı gelmeye başlıyor ve bir süre sonra ondan da sıkılıyorsunuz; oyunlarda dikiş tutturamıyorsunuz. Ben FPS ile ilgiliyim o yüzden bu tür üzerinden konuşuyorum. Herkes bu aralar “düzgün FPS oyunu çıkarın artık” diye söylemlerde bulunuyor. Aslında düzgün oyun var sadece siz FPS’ye doydunuz. Tür değiştirin, değiştirmek istemiyorsanız yeniliği ya kendiniz yaratın ya da bir süre ara verin.

Örneğin sıra dışı silahlar ile oynayın, SMG yeteneğinizi geliştirin, shotgun metası yaratın, haritada farklı bir yer tutun, farklı oyun modlarını tadın, demo indirip analiz yapın falan falan. Kendi yeniliğinizi kendiniz üretin. Çünkü oyun geliştiricilerinin yeniliği size bir süre sonra yetmeyecektir hatta o yeniliği sevmeyeceksiniz bile (bkz: de_anubis).

Tabii bazı oyun firmaları vardır ki onlar gerçekten de fiyasko oldukları için size devam oyunlarında zevk vermezler, dertsiz tasasız olunan yaşlardaki insanlara da vermezler.

Örneğin Halo: INFINITE. Bu oyunun hikayesi gelecek vadediyor ancak 343i, oyunun geliştirici firması, “live-service gaming” ile çıkagelip milyonlara beklentiler yüklediler. Yılda 4 sezon olacak, her sezon arası yenilikler, DLC’ler ile hikâye modunda yeni hikayeler işlenecek dendi, 10 yıl boyunca INFINITE üzerinden devam edilecekti güya. Sonra core-gameplay ya da core-content dediğimiz noktalarda bile güncellemeleri yetiştiremediler hatta iptal ettiler. E bunlar zaten Halo’yu Halo yapan yegâne şeylerdi. Bu kökleri oyuna veremezsen olmaz.

Halbuki Halo: INFINTE, Halo 5: Guardians’ın ardından yapılan en iyi oyunlardan biriydi. Hikâyesi biraz monotonsal dursa da Halo 5 felaketinin ardından ilaç gibi gelmişti. 341 Industries hayranlarını dinlemiş hem yeni kitlesinin hem de eski kitlesinin isteklerini yerine getirmişti. Eski kitlesi, yani siz, eski Halo havasını istiyordu. Armor loading sesi, vuruş hissiyatı, oyundaki karakterlerin karakterizasyonu falan eskiye döndürüldü. Eskisi gibiydi. Yani 2004’teki gibi. Eski kitle nostaljisini yaşadı, eskiye gidebildi. Buradaki eski kitleyi de tanımlamak istiyorum. Bu eski kitle yani 2001’den beri var olan kitle, şimdi muhtemelen ebeveyn olmuş kişiler. Hatta 40-50 yaşlarında falanlar. Çocukluklarına gitmeyi bir nebze olsun başardılar kısacası. Ancak yine de “şimdi” dediğimiz zamanın getirdiği yükümlülüklerini omuzlarından atamadılar.

Yeni kitlesi de yenilik istiyordu, e oldukça eski olan şeyler bu yeni kitle için aslında bir yenilikti. Kısacası yeni kitleyi “yenilik” ile besledi; eski kitlesini de “eskiyle” ve “yenilik” ile besledi. Sonuç başarılıydı tabii ancak verilen sözler tutulmayınca, oluşturulan beklentiler hayal kırıklığı olunca sonuç nihai başarısızlığa dönüştü.

Neyse konumuz bu değil. Bazı firmaların kendi saçmalığı yüzünden oyunlardan zevk almıyor olabilirsiniz ancak inanın, bu, bahsettiğim durumların yanında oldukça az etki yaratan faktörlerden.

CoD, Battlefield gibi oyunlar, piyasaya her yıl oyun çıkarma sevdası yüzünden hayranlarını yüz üstü bıraktıkları olsa da mükemmel diyebileceğimiz oyunları da çıkarma başarısına sahiptirler. Finansal hedefler, tutkularının önüne geçince böyle şeyler olsa da başarılarını da göz ardı etmemek gerekiyor. İşte başarısız oyunlarını göz ardı edersek aslında istikrarlı şekilde güzel oyun çıkardıklarını iddia edebilirim.

Kabullenme Zamanı

Siz değerli insanlar, geçmişe artık gidemezsiniz. Geçmişe gidemeyeceğiniz gibi o anıları aynı mutlulukla yeniden yaşayamazsınız. Çünkü artık adapte olmuşsunuzdur. O anıları ilk mutluluk veren müşteriniz gibi düşününüz. Sizi çok mutlu ettiler, ancak yeni gelen mutluluklar artık o kadar mutlu etmeyecektir. O yüzden başka ilklere, başka mutluluklara erişebileceğiniz noktalarda, o mutluluğu aramak sizin için daha iyi olacaktır. O anılara dönüp baktığınızda o anılara gitmeye değil, o anıları yaşayabildiğiniz için mutlu olup bu mutluluktan beslenmelisiniz. İşte motivasyonunuz bu olmalıdır. Arkadaşlarınızla ortak geçmişinizi yad ettiğinizde geçmişe gitmeyi değil, yeni hisleri yaşamaya çalışmak için yeniden oynamayı, yeni hissiyatlar yaratmayı denemek istemelisiniz. Eskiyi yad etmeniz size bu motivasyonu sağlamalı.

Çözüm eskiye gitmekte değil, olanı kabul edip beyninizi kandırmaktır. Hedonik adaptasyona karşı kendinizi güçlendirin. Yaptıklarınızı farklı şekilde yapın, yenilik ekleyin. Eklemeler ya da çıkarmalar yapın. Durumu kabul edin. O günler gelmeyecek, ancak o günlerden daha güzelini yaşamak için çabalamak hâlâ sizin elinizde. Belki o günlerde dertsiz, tasasız ve sorumluluğunuzun olmadığı zamanlardı ancak bugün sorumluluklarınız var dertleriniz var tasalarınız var evet. Ancak bu da sizi tamamen birey kılan, kendini başarabilmiş kılan özellikleriniz olmuş oluyor. Artık bir bireysiniz, hayatınızın gidişatının büyük bir bölümünü çizmekte özgürsünüz, mutluluğunuza giden yolları da siz çizeceksiniz.

Şahsen hedonik adaptasyona karşı kuvvetli olduğumu düşünüyorum. Aynı diziyi, filmi, videoyu, oyunu uzunca süre sıkılmadan severek izlemeyi, oynamayı başarabilen bir insanım. Örneğin House M.D.’yi 6 kere falan bitirdim ve hâlâ ara ara rastgele bölüm açıp izlerim. Çünkü ne zaman tekrar izlesem kaçırdığım bir detay, fark edemediğim bir olay, öncesinde anlamadım ama şimdi anlayabildiğim bir şey oluyor. Çünkü tecrübeleniyorum, tecrübelerim yeni şeyleri fark etmemi sağlıyor. Ve ben de buna odaklanıyorum. Beni hedonik adaptasyona karşı adaptasyon geçirmemi sağlayan yegâne şey bu. Siz de deneyin, durumu kabul edin.

Kabul ettiğinizde her şey daha da güzel oluyor, denendi ve onaylandı.

Utandıran İtiraf: Bunca kabullenmeye rağmen ara sıra bazı bazı geçmişe gitmeyi istediğim oluyor ve bu da normal. Önemli olan ne denli ve ne kadar sık bunu istediğinizdir. O yüzden kabullenmenize rağmen ara-sıra böyle geçmişe gitme gelirse çok da kendinize kızmayın. Bazen geçmişe gitmeyi istemek de yeniliktir.

Osman “Crennips” KAMIŞ